20 Haziran 2012 Çarşamba

Bay Geç Kalan

Bir de şöyle düşün bir pazartesi sabahı ve işe gitmem için saatimiz çalıyor. Hava yeni aydınlanmak üzere, hala hafif karanlık. Kuşlar kahvaltı arama işlerine koyulmuşlar bile, hepsi cıvıl cıvıl penceremizin mermerinde akşam soframızdan kalan ve bıraktığın kırıntıları bulmanın sevinciyle bize günaydın şarkıları söylüyorlar. Sen yine her zaman ki gibi saati umursamıyorsun. Ben onun o lanet sesinden çıldırmak üzere söylene söylene yerimden kalkıp onu duvara fırlatıp susturuyorum.
-İşten gelirken hatırlat hayatım yeni bir saat almamız gerek.
Sense hala göya kalkıp ellerinle bana kahvaltı hazırlayacaksın.
Gardolabı açtım yine yeni toparlamışsın ve eşyalarımın yerleri yine değişmiş. Ne çok ta seviyorsun yenilik yapmayı.
-İşe geç kaldım mavi gömleğim nerede!?
Gözlerini nihayet azcık aralayıp uykulu bir sesle
-Nereye bıraktıysan ordadır hayatım. diyorsun. 
-Nereye bıraktıysam mı ne kadar komiksin uyan artık birlikte bir iki lokma yiyelim bugün toplantım var geç kalmamalıyım biliyorsun.
 Ohoo umrunda bile değil daha cümlemin yarısına gelmeden gözlerin kapandı ve horlamaya başladın bile. Nihayet buldum gömleğimi senin eşyalarının arasına koymuşsun çok sevdiğini biliyorum ama bu kadar da sahiplenmemeliydin sonuçta o benim seni uyanık sevgilim.
 Lanet olsun birde ütü derdi çıktı başıma. Hiç anlamam bilirsin. Yanağına bir öpücük kondurup tekrar araladığın gözlerinin önünde kırışık gömleğimi tutuyorum. 
-Ütülenmesi gerek. 
Yine uykulu ve tatlı o sesinle 
-Diğer ütülenmişlerden bir tane giy hayatım bak gri olan ütülü hem o sana daha çok yakışıyor, gece çok geç yattım biliyorsun bebeğimiz uyumadı nolur bırak biraz uyuyayım.
Seni yalancı, gri bana en yakışanmış hiç sevmezdin o gömleğimi. Çünkü onu iş yerimizdeki sekreter kız doğum günümde hediye etmişti ve onu deli gibi kıskanıyordun. Neyse söylene söylene giyindim yine. Tatlı bebeğimiz de merak etme senin gibi uyuyor ve gülümsüyor sanırım rüyasında seni görüyor olmalı. Melek annesini. 
Banyoya girdim diş fırçam her zamanki yerinde hayret. Dişlerimi fırçaladıktan sonra biraz bir şeyler yemeliyim. Biraz süt ve mısır gevreği olmalıydı bugünkü kahvaltım malesef o. 
Nihayet evden çıktım arabamızı en son sen kullanmıştın ve iki park yerinin tam ortasına park etmişsin. Site sakinlerinden biri sinirlenmiş ve sileceklere bir not bırakmış; ''Soner bey benim park yerimi de ihlal etmişsiniz teşekkürler'' Senin yüzünden komşulardan iğneleyici bir laf ta işitmiş kadar oldum sabah sabah. Neyse akşam durumu açıklar özür dilerim. Şimdi işe gitmem gerek.
Nihayet şirkete geldim. Güvenlik görevlisi yine bakıp gülüyor. Kesin gömleğimin bir yeri yine ütüsüz ya da kravatım yamuk.
-Günaydın Soner Bey :)
-Günaydın :)
Asansörü bekliyorum gelecek gibi değil. Zihnimde sesin yankılanıyor. ''Biraz merdiven çık belki o koca göbeğin erir''. Dediğini yapıyorum tam 9 katı merdivenle çıkmam gerek. Daha 2. katta yoruldum bile. Nihayet odama geldim ve masama oturdum. Bakmam gereken onca dosya var. Aralarında senin ve bebeğimizin gülümsediği masamdaki fotoğrafınız gözüme çarpıyor. Belki de hala uyuyorsun. Oysa benim toplantıya yetiştirmem gereken onca sunum ve dosya var. İşe koyuldum bile. Ve saat 10:00 toplantı saati. Telefonumu sessize almalıyım. Gerçi toplantım olduğunu biliyorsun ama unutur sekreter kızla bir işler çevirdiğimi düşünürsün sen. Mesaj atıp hatırlatmalıyım; ''Aşkım toplantıya giriyorum telefonu sessize almam gerek haberin olsun, öptüm'' Ve mesaj iletildi. Belki sen halaa uyuyorsun.
Saat 12:00 toplantım bitti ve telefonuma bakıyorum senden gelen bir ton mesaj. Toplantıda olduğumu bildiğin halde hala nasıl da merak etmişsin. Seni aramalıyım tamam. Dırrr dırrrr.
-Alo
-Alo aşkım bitti toplantım.
-Nihayet seni çok merak ettim.
-Hehehehh
-Gülme gerçekten öyle, olamaz bebek yine ağlıyor dur ona bakmalıyım.
-...
-Onunla konuşmalısın belki susar telefonu hopörlere veriyorum.
-Alo oğlum benim niye ağlıyorsun sen bakıyım?
Hala ağlama sesi susacak gibi değil. Yoksa hasta mı diye kafamda bin bir endişe.
-Karnı acıktı küçük oğlumuzun babası ondan.
-Hasta olmuş olmasın sakın?
-Merak etme herşey yolunda. Sadece karnı aç.
Olsun yine de onu görmeliyim tam da öğle arası eve gelmek için iyi bir fırsat ve tam 1 saatim var. Koştura koştura arabaya geldim ve yola çıktım. Lanet olsun trafik. Yine işe geç kalacağım ama olsun. Siz daha önemlisiniz.
Eve geldim ve kapıyı çalıyorum... Açan yok. Yoksa, yoksa bir şey mi oldu. Dur bir dakika arabada anahtarım olmalıydı. Buldum ve içeri girdim salonda yoksunuz, onun odası da boş, mutfak, banyo hiç bir yerde değilsiniz. Bir tek bizim odamız kaldı geriye. Hızlı adımlarla odamıza ilerliyorum kapı aralığından yatağın üstünde ayağın göründü, içim biraz rahatladı ama hala tedirginim. Kapıyı açtım ve dünyanın en güzel görüntüsü; biricik karım ve oğlum yatakta mışıl mışıl uyuyor. Sizi uyurken izlemek dünyanın en güzel şeyi. İşe geç kalmak gibi bir düşünce silindi kafamdan. Çünkü adeta zaman durdu bu manzara karşısında.
Yanlışıkla birazcık ses çıkardım ve uyandın.
-Özür dilerim hayatım.
-Senin bu saatte burda ne işin var işte olman gerekmiyormuydu?
-Öğle arası bir fırsat bulup geldim, sizi merak ettim.
-Neden uyandırmadın. birlikte öğle yemeği yerdik?
-Kıyamadım. Sizi izlemek karnımı doyurdu zaten hem işe gitmem gerek.
Beni uğurlamak için kalktın. Bebeğimizin yanağına bir öpücük kondurup hole doğru gidiyoruz birlikte. Kapıyı açık unutmuşum. Park yerini ihlal ettiğimiz komşumuz kapıda, yakalandık.
-Dün için özür dilerim biraz karanlıktı ve park çizgisini tam görememişim, kusura bakmayın.
-Dert değil tamam ama bir daha olmazsa sevinirim :)
-İyi günler.
-İyi günler :)
Artık gitmeliyim ben de kapıda senden gelen bir veda öpücüğü ve hayırlı işler dileği. Bunu sabah yapmalıydın :)
-Ha unutmadan toplantın nasıl geçti?
-Harika. İşi kaptık ve akşam kutlamak için tam kadro patronlara yemeğe davetliyiz hazır olmalısın. Bebeğe bakması için bakıcıyı çağır sadece 1-2 saat bizi idare etsin.
-Ne demek tam kadro. O sekreter kız da mı gelecek? Hem dur bakıyım onun aldığı gömleği giymişsin!
-Bunu sen söyledin sabah :D
-Ben söylemiş olamam hatırlamıyorum.
-Muah şimdi gitmem gerek akşam uzun uzun konuşuruz hatırlamazsın tabi uykuluydun :)
-Dur kaçma açıklayacaksın!
Selam kornasını çaldım gidiyorum ben aşkım dercesine. Düüütttt. Çocuğu uyandırdım dimi özür dilerim ağlıyor içeri koşuyorsun.
Tekrar işe geldim herkesin yüzünde ''nerede kaldın yine'' bakışı. Odama attım kendimi hepsine gülümseyerek. İşlerimi yavaş yavaş hallettim ve telefonumun sesi. MMS atıp gece hangi kıyafeti giymen gerektiğini soruyorsun. İşte bu kırmızı olan o sana çok yakışıyor. tekrar mesaj sesi ''ama kırmızı ojem kalmamış :S'' ''öyleyse maviyi giy'', ''hayır o olmazzzz'' sanırım mesajda anlaşamıyacağız aramam gerek.
-Hayatım alt tarafı evde sade bir yemek fazla abartma.
-Hayır o sekreter kızdan daha güzel olmalıyım.
-Zaten ondan daha güzelsin, bırak artık şu kızı kıskanmayı.
-Onu kıskandığım falan yok seni paylaşamıyorum.
-Zaten paylaşman gereken bir durum yok ortada benim karım sensin :)
-Oda metresin dimi?
-Of ama saçmalama!
-Tamam tamam şaka yaptım.
Hep alttan alırım bilirsin ama kızdım mı da benden korkarsın. Galiba kızmadan bu konuyu halledemezdik. Evet beni kızdırdın ama şimdilik te olsa nihayet konuyu kapattık. Kırmızı elbise konusunda anlaştık, oje sürmen şart değil, tırnakların zaten her zaman bakımlı. Saat 18:30 1 saat sonra seni almaya geleceğim ve hazırlanmak için tam 1 saatin var.
Saat 19:00 işten çıktım yarım saatte anca eve gelirim. Tabi trafik yoksa eğer. Açtım ya şom ağızımı işte trafik. 1 saatten aşşağıya evde olmam imkansız. Korna öttüre öttüre ilerliyorum. Görende düğün konvoyundayım sanacak. Benimse tek derdim akşam 21:00 daki kutlama yemeğine geç kalmamak. Zaten hemen her gün işe geç kalan bir insanım şirkettekilerin gözünde yemeğe de geç kalırsak iyice adım çıkar Bay Geç Kalan diye. Nihayet eve geldim saat 20:12. Göya 19:00 da hazır olmalıydın ama hanımefendi hala duşta ve hazır değil. Kapıyı tıklatıyorum. tık tık tık.
-Geldin mi hayatım?
-Sen hala hazır değil misin?
-Hazır sayılırım biraz beklemelisin en fazla yarım saat.
-Yarım saat mı saat 20:17, 21:00 da orada olmalıyız ve yol en az yarım saat.
-Dert etme yetişiriz.
Ve kucağında tatlı oğlumuzla bakıcımız bana doğru yaklaşıyor.
-Oğlum benim babasının aslanı! Sorun yok dimi her şey yolunda?
-Evet efendim o çok iyi ve çok uslu bir çocuk.
-Gece çok geçe kalmayız gelince ben seni eve bırakırım ya da dilersen burda kalırsın. Önemli bir şey olursa dolapta numaralarımız asılı çaldırman yeterli ben hemen ararım.
-Peki efendim siz merak etmeyin.
Salonda seni beklerken oğlumuzla oynuyorum. Nihayet hazırsın. Aman Allah'ım iyi ki seninle evlenmişim sen harika bir kadınsın. Bu gece tüm gözler senin üzerinde olacak ve ben bununla gurur duyacağım ama saat 20:50 geç kaldık bile hemen yola çıkmalıyız.
-Ben hazırım aşkım hadi ne bekliyoruz çıkalım?
-Harika olmuşsun, büyülendim.
-Yolda devam edersin iltifatlarına hadi daha fazla gecikmeyelim. Kızım ev ve oğlumuz sana emanet maması hazır yedir, uyku saati geçmeden uyut. Önemli bir durum olursa ne yapacağını biliyorsun hemen geliriz.
-Merak etmeyin efendim.
Harika bir anne, harika bir eşsin. Ama artık yola çıkmalıyız. Saat 20:55. Yola çıktık gözlerimi senden alamıyorum umarım kaza yapmayız.
Ve nihayet patronun evine geldik. Saat 21:20. Herkes bizi beklemiş, yemekler tabaklarda soğumuş. Utana utana içeri giriyoruz. Ben bir yandan da yanımda senin kadar güzel bir kadının olmasından dolayı gururluyum. Ve işte iltifatlar başladı herkesin ağzında aynı söz; çok güzel olmuşsun, her kadının gözünde aynı kıskançlık dolu bakışlar. Yemeğe oturduk herkes aç sohbet etmeden yemeklere yumulduk. Sofra toplandı ve salona geçtik biz erkeklerin iş muhabbetleri siz kadınların bitmek bilmeyecek alış veriş konuları ve kadın dedikoduları başladı bile. Her kafadan bir ses. Gözüm sende. Duyduğum tek ses senin senin. Arada ''hoopp burada mısın sana diyorum!'' lara maruz kalıyorum sayende.
-Evet buradayım, dalmışım.
-Bu kadar güzel karın var tabi normal.
Yüzünde utangaçlık benimkinde ise gurur. Saat 23:45 olmuş, artık kalkmalıyız oğlumuz huysuzlanmaya başlamıştır. Veda fasılları kapıda bitmek bilmeyen sohbetler kahkahalar. Ama artık gerçekten gitmeliyiz. Herkese iyi geceler dileyip yola koyulduk. Saat 00:12 evdeyiz. Anahtarla sessizce kapıyı açıyorum malum küçük bey uyuyordur ve uyanırsa ortalığı velveleye verir. Ve tahmin ettiğimiz gibi uyuyor. Zavallı bakıcı kızda bir köşede uyuya kalmış ve bizim sesimizle irkilerek;
-Şey özür dilerim ben, ben uyuya kalmışım.
-Sorun değil bu normal çok geç oldu biz özür dileriz. İstersen bu gece burada kal yarın gidersin yatacak yer var sıkıntın olmasın.
-Peki teşekkürler.
Biz de odamıza geçmeliyiz. Çok yoruldum ve yarın işe gideceğim. Sen yine her zamanki gibi uyursun ama ben erken kalksamda muhtemelen yine işe geç kalacağım. Bu sefer farklı olmalı erken gitmeliyim. Bugün yemeğe de geciktik zaten.
-İyi geceler hayatım.
-İyi geceler yavrum, muah.
Sarılarak uyuyoruz, oğlumuzda odasında öyle. Şimdilik bir sorun yok sanırım bu gece rahat uyuyabiliriz herşey yolunda. Ve yavaş yavaş uykuya dalıyorum. Belki de bunların hepsi sadece rüya. Malum ben; 'Bay Geç Kalan'. Sana, aşkına geç kalan. Evet tüm bunlar kesin sadece rüya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
;