23 Temmuz 2012 Pazartesi

Karşı Kaldırım

Yeni bir günün ilk ışıkları. ''İlerideki ışıklardan sağa dön ikinci ev'' der gibi tarif ettim seni pencereme konan güvercine. Sonra fark ettim ki her yolum sana çıkıyor açık adresini bile bilmediğim. Sora sora bağdat bulunur, seve seve bir hal oldum ama hala aşkıma bir karşılık bulamadım. Sen bana Bağdat'sın ben sana yolcu. Eski bir yolcu otobüsünün cam kenarında düşlerim. Klimalar bozuk, hava sıcak, yokluğun ise ondan daha sıcak yakıyor içimi. Bilet alacak param kalmamış aşka dair. Anlayacağın mecalim yok sevmeye, sevilmedikçe. Verilen adres yanlış her seferinde, adresteki ev boş. Sen yoksun, beni seven. Taşınmışsın aylar önce oradan. Beni umursamadığın, sevmediğin bir kente aldırmışsın ikametini. Her yer kapı, duvar. Aşk; yağmur yağdığında pencereden bakan arap kızı misali izliyor sel olmuş göz yaşlarımı güneşlikleri örtülü pencerenden. Şemsiye açıyor umutlarım ıslanmamak adına. Hala döneceğini umut ediyorum evinin karşı kaldırımında oturmuş. Kaldırım taşları soğuk. Burada olsan belki kızardın taşa oturdum diye tıpkı annem gibi. Belki en az annem kadar severdin beni tekrar. Ama yoksun. Yokluğun deli gibi içime oturmuşken, taşa oturup üşütmüşüm çok mu? O evde olmadığını, artık beni sevmediğini düşünmekten üşütmek üzereyim zaten. Fark ettim ki pencerendeki güllerin solmuş. Onları benden çok severdin diye kıskanırdım. Dön artık, dön. Benim için değil onlar için dön. Sen yine onları benden çok sev, ben karşı kaldırımdan seni seveyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
;